10 Temmuz 2009 Cuma

Fotoğraf




Bazen çok birşey anlatmaya gerek kalmadan, fotoğraf sizin yerinize konuşuyor. Bazense bir fotoğrafı anlamakiçin sizinkonuşmanız gerekiyor. Bir cumartesi yürüyüşümüzden Bahar Çelik imzalı fotoğraflar.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Dünya Genç İşçi Buluşması



28 haziran- 5 temmuz tarihleri arasında İzmir Seferihisar'da gerçekleşen Genç İşçi Fetsivali'ne bizden de 2 arkadaş katıldı. TÜRK-İş ve DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş, Dev-Sağlık-İş, Genç-Sen, Genel-İş, Hava-İş, Koop-İş, Limter-İş, Oleyis, Petrol-İş, Sinesen, Tekgıda-İş, Tez-Koop-İş, TGS, T.Maden-İş Sendikaları ve Toplumsal Araştırma ve Eğitim Merkezi (TAREM) tarafından düzenlenen Dünya Genç İşçi Buluşması, deneyimlerin paylaşılması ile sona erdi.


Ağırlıklı olarak atolyelerin olduğu şenlikte, farklı iş kollarında ki birçok insan deneyimlerini paylaştı. Sonuçta iş kolu, çalışılan yer ve sektör değişse bile yaşanılan süreç hep aynı. Patron sendikayı istemez, en başta sendikalı olanları işten atar, sonra tehditlerine başlar. Bütün bu hikayeleri duyduğumda ise aslında güzel ülkemin neden yalnız olduğu da bir kez daha açığa çıktı. Sürekli bir ötekileştirme, sürekli korku toplumu yaratma. Sokaktaki insanın bile sendika lafından korktuğu bir ülkede çok da yazılacak cümle yok. Hep bir korku hali ve hep bir düşman var. Bu yüzden de ortak dil tutturmak, uzlaşmak yerine kavga seçiliyor. Uzlaşma ise Toktamış Ateş gibi elele fotoğraf çektirmek değildir. Adalet üzerinden ancak bu ortak dil yaratılabilir.


Kustarica nın dediği gibi "kardeş kardeşi vurmadıkça asla savaş yoktur."



.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Cumartesi Yürüyüşleri

Her cumartesi günü saat 19'da Takism meydandan başlayıp Galatasaray'da bitirdiğimiz bir yürüyüş var. Yaklaşık 16 haftadır yürüyoruz. Ancak son 2 haftadır polisin engellemsi ile karşılaşıyoruz. Bahaneler klasik. Biz size şimdiye kadar ihtimam gösterdik, bundan sonra yok. Kısaca yürütmeyeceğiz diyorlar. Dünyanın her tarafında yürüyüş yapmak sonrasında basın açıklamasını okumak serbest. Ama güzide yurdumda yassakk. Kısa ve öz yassaakk. 2 haftadır oturma eylemi şeklinde bu yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki hafta ise ne olacak hiçbir fikrim yok. Yürüyeceğiz- yürümeyeceğiz tartışması komik. Aynı zamanda bir iktidar kavgasını getiriyor. Bakalım zaman ne gösterecek.

Bu cumartesi yani 13haizran 2009 günü, 121. günde okuduğumuz basın bülteni şöyleydi:

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), 2008 yılına dair sendika hak ihlallerini açıkladı.
Rapora göre Türkiye; sendikal ayrımcılık konusunda dünya sıralamasında birinci.
Kısaca Türkiye, sendika düşmanlığı konusunda dünya rekorunu kırmış bir vaziyette.
“Türkiye'de özel sektör işvereninin, kanunları göz ardı ederek sendikaları zayıflatmak ve yok etmek için işçileri işten çıkardığı" cümlesi de bu raporda yer aldı.
Yine rapora göre 11 milyon çalışanın sadece 1 milyonu toplu sözleşmeye sahip.
Raporda bir başka dikkat çekici husus da: Türkiye, yasal haklarını kullanan sendika temsilcilerini, cezaevine gönderen 9 ülkeden biri.
Sendikalı olmanın suç sayıldığı, sendikalı çalışanların işten atıldığı ve en temel hak olan örgütlenme hakkının yok edilmeye çalışıldığı hepimizin bildiği gerçekler.
Türkiye’nin bu kırık dökük demokrasisinden biz sabah-atv çalışanları da payımıza düşeni aldık.
400 kişi olarak başladığımız bu mücadele baskılar sonucu 100’lere kadar düştü ve greve ancak 10 kişi çıkabildik.
10 kişi ile başladığımız bu grevde ise her gün biraz daha çoğaldık, güçlendik.
Sizler, en başından beri yanımızda yer alarak, adeta bizimle beraber grev yaparak bize güç verdiniz.
Krizi fırsat bilen patronların haklarını gasp ettiği direnişçi işçilerin de katılımıyla artık ‘korkulur’ bir güç halini aldık.
İşçilerin birliği, öyle bir boyuta geldi ki, polis geçen hafta artık ortak bir direniş eylemi haline gelen yürüyüşümüzü engelledi.
Buna gerekçe olarak aramızdaki Eğitim Sen ve ESP üyeleri ile Yıldız Üniversitesi’nde eğitim hakları engellenen öğrencileri gösterdiler.
Yürüyüşümüze engel olanların gerçek niyetleri ortada...
Ama unuttukları bir şey var.
Biz grevin başından beri her adımımızı bu dostlarımızla birlikte attık.
Onlar bizi 4 aydır hiç yalnız yürütmediler.
Biz de bundan sonra asla onlarsız yürümeyeceğiz.


7 Haziran 2009 Pazar

114.gün


Günler bu kadar hızlı geçerken haliyle bloga yazacak konu bulmak da zorlaşıyor. Aslında zorlaşıyor değil de, sanki hep aynı şeyleri söylüyormuşuz gibi bir duygu yeşeriyor.


Dün 114. günümüzdü. Bununla beraber yargı da grevi yasallığını onayladı ve işe iadeleri kazandık. Ancak Türkiye'deki işe iade davalarının yanlışlığı şurada: Davayı kazansanız bile seçimi patrona bırakıyor. Ya bu insanları işe alırsın ya da tazminatlarını öder gönderirsin diyorlar. Bu da yargının bir başka yanlışlığı. Seçim hakkı işten atılan kişi de olmalı. Biz davayı kazandık. Ancak buna itiraz ediyoruz. Aynı şekilde grevdeki birini atmak suçtur yazan anayasa mahkemesinin Çalık grubuna cezai yaptırım uygulamasını istiyoruz. İş sadece tazminat kazanımına kalırsa Türkiye'deki bütün hak arama çalışmaları başlamadan biter. Bakalım zaman ne gösterecek.


Sabah-Atv gurubunda sendikal örgütlenmeyi ilk başlatan ve bu yüzden işine son verilen 3 arkadaşımızda davalarını kazandı. Yargıtay onayladı, bu sonucu. Bu arkadaşlardan biri olan Cengiz Erdinç'in 114. gün dolayısıyla okuduğu bildiriyle yazıyı bitirelim.


Bizler gazeteciyiz…

Gazetecilik, işgal altındaki bir ülkenin vatandaşlığına benzer… Sürgüne gidersiniz, işbirliği yaparsınız ya da direnirsiniz…

Bizler direnmeyi seçen gazetecileriz…

Bizim ülkemiz, bizim kalelerimiz insanların özgür zihinleri, özgür vicdanları…

25 Mayıs 2009 Pazartesi

100.Gün


23 mayıs cumartesi günü grevdeki 100.günümüzdü. Ben nedense 100. günü görmeden bu işin sonuçlanacağına inanıyordum. Ancak bu işler pek inanç üzerinden yürümüyor. Şimdi ise 300'lü günlere hazır olduğumuzu hissediyorum.


Cumartesi günü saat 15:00'te Balmumcu'da Atv- Sabah binasının önünde buluştuk. 100 dakika oturma eylemi yaptıktan sonra Taksim'e doğru yürüyüşe geçtik. Güzergâh uzundu. Yıldız posta caddesi, Mecidiyeköy, Şişli, Taksim hattından ilerledik. Tek sıra yaptığımız bu yürüyüşlerde gazete dağıttık. Keyifli ve yorucu bir yürüyüştü. Buna rağmen katılım gösteren herkes hiç sızlanmadan, söylenmeden, yürüyüşü bırakmadan devam ettiler. Taksim'e varınca îlk önce Bandista'nın şarkılarıyla coştuk. Sonra BATİS (Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası) üyesi işçilerle buluştuk. TKP'nin de katılım göstermesiyle yürüyş devam etti. Galatasaray'ın önünde açıklamalarımızı yaparak dağıldık.


Katılan herkese teşekkürler. Bizi yalnız bırakmadılar. Üzerimizdeki ölü toprağı hep beraber silkeledik ve hep bir ağızdan: "Direniş var, yılgınlık yok" dedik.

25 Nisan 2009 Cumartesi

72. Gün


Her cumartesi saat 19'daki yaptığımız yürüyüş devam ediyor. Bu hafta 10.'sunu gerçekleştireceğiz. Bizi sürekli takip eden, yürüyüşümüze gelen 200 kişiye yakın bir kitle var. Bazen bu sayı daha az, bazense daha kalabalık oluyor.


Günler hızlı bir biçimde geçerken, Taraf Gazetesi ile ilgili yazdığımız sansür yazısından sonra Taraf vicdanını temize çekmeye çalıştı. Kısacık bizle ilgili bir haber yapmışlar. Bana komik geldi, gülüp geçtim.


Yedinci Paket diye bir oluşum var. Sivil bir insiyatif diyebiliriz. Önerileri ve talepleri gayet somut, acilen gerçekleştirilmesi gerekn talepler. Web sitelerine bir göz atın. Hatta üşenmeyin, imza kampanyalarına katılın.


Bugünlük de bu kadar:))



Fotoğraf: Serra Akcan


13 Nisan 2009 Pazartesi

60.Gün

Başlığı yazınca gülme krizine tutuldum. Aklıma 32. gün geldi. Felaket tellalcısı gibi günleri sayıyorum. İlk günler bu sayım işlemi heyecanlıydı. 3 gün oldu- 10 gün oldu gibi. 1 aydan sonra ben de kayışlar koptu, hal böyle olunca sayma işlemi de rafa kalktı. Sayılar artıkça büyük bir ihtimalle günler de karıştırılacaktır. Gerçi bizim Balmumcu'da sayacımız var. Orada şaşırmak mümkün değil.

Geçen hafta Sunay Akın ziyaretimzie geldi. Grev günlüğümüze yazdıkları çok güzel. Kısaca eskiden gazetelrin başında yazarların olduğunu; şidmiyse yazarkasaların olduğunu söylüyor. Samimi ve güzel bir buluşmaydı.

60. gün hayırlı uğurlu olsun. 300'lü günleri bakalım görecek miyiz?